Sanayi Devrimi’nin yarattığı etkiyle ekonomik refahın arttığı bir dönem olmuştur. Yaşanan sanayileşmeye paralel olarak nüfus dağılımı dengeleri, kentleşme yönünde yoğunlaşmaya başlamıştır. Diğer taraftan dünyanın pek çok ülkesini sarsan dünya savaşlarının sona ermesi ile nüfus artışı kaydedilmiştir. Bununla birlikte; yaşanan sosyo-ekonomik gelişmeler, çevresel ve sosyal anlamda bazı olumsuz sonuçları doğurmuştur. Bu olumsuzluklar, doğal kaynakların tahrip edilmesi, yenilenemeyen enerji kaynaklarının hızlı tüketimi, en önemli üretim faktörlerinden olan çalışanların temel haklarının korunması gibi konuların yeni bir bakış açısı ile ele alınması gerekliliği konusunda bir farkındalık yaratmıştır. Bu gelişmeler doğrultusunda, tanımı ve başlangıçtaki gelişimi itibariyle, uluslar-üstü bir nitelik taşıyan sürdürülebilir kalkınma, geçen zaman içerisinde, küresel boyuttan ulusal, bölgesel ve organizasyonel düzeyde hedeflenen ve uygulanan bir kavram haline gelmiştir. Sürdürülebilir kalkınma anlayışı, organizasyonel düzeye kurumsal sürdürülebilirlik ifadesiyle aktarılırken, “bir kurumun, doğrudan ve dolaylı paydaşlarının (ortaklar, çalışanlar, müşteriler, baskı grupları, toplum vs.) ihtiyaçlarını, gelecekteki paydaşlarının ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağını tehlikeye atmadan sağlanan kalkınma” olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, kurumsal sürdürülebilirlik en yalın anlatımıyla; sürdürülebilir kalkınma kavramının organizasyon düzeyine indirgenmesi olarak ifade edilebilir.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Boyutları
Soubbotina tarafından Dünya Bankası için hazırlanan rapora göre, birbiriyle ilişkili olan çevresel, ekonomik ve sosyal alanlarda eş zamanlı olacak şekilde bir denge sağlanması ve bu dengenin toplumun farklı gruplarının tümünün faydasına, aynı kuşakta yaşayan herkesin faydasına ve farklı kuşakların faydasına yönelik olması gerektiğini vurgulayan bir eşitlik anlayışı belirtilmektedir. Ekonominin sürekliliğinin topluma bağlı olduğu ve toplumun da devamı için çevreye gereksinim duyacağı ifade edilmektedir. Dolayısıyla, kurumların, değişen çevreye uyum sağlayarak ekonomik büyümeyi ve hayatta kalmayı sağlayabilmeleri için, ekonomik, sosyal ve çevresel olmak üzere bölünmüş olan yaklaşımların, bütüncül bir perspektifte bir araya gelmesi gerektiği öngörülmektedir. Buradan hareketle, kurumsal sürdürülebilirlik hedefini gerçekleştirebilmek için, kurumların ekonomik, sosyal ve çevresel sermaye temellerini korumaları ve güçlendirmeleri gerekmektedir.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Uzmanlığı Sertifika Programı Eğitimi başvuru linki için tıklayınız.